Bir Bilgisayarcının "Kan" Tanımı
Göktürk Üçoluk
Şubat 2007
Hrant Dink'in öldürülmesi ile toplumda bir 'kan'
muhabbetidir başladı. Aslında sanırım Dink'in yargılama konusu olan
sözü bu kavramı gündeme taşımış oldu. Sürekli
birşeyler birilerinin 'kanına' dokunuyor, başka birileri (ileri sol
görüşe yakın olanlar) de bu olguyu 'ırkçılık',
'milliyetçilik' olarak niteleyip, aşağılıyor. Söz konusu
olguyu anlamak bakımından önce olması/olmaması
gerekliliğinden soyutlamamız gerekiyor. Bu yazı bunu
amaçlamakta. Fanatik kafatasçı yaklaşım dışındaki
söylemlerde insanlar 'Kan' demekle
(bilinçli/bilinçsiz) ne demek istiyorlar, hangi kavrama
atıfta bulunuyorlar? Ve bu kavramı nasıl modelleyebiliriz? Buna bir
bakalım.
Herşeyden önce, belirttiğimiz üzere, genetik ırka dayalı bir ayrımı kategorik olarak RED
edelim. Yani 'kan' gerçek anlamı ile 'genetik benzeşlik' ve
'genetik soy ilişkisine' göre değil 'metaforik' anlamı ile
algılanmalıdır. Aksi en ilkel hali ile 'kafatası ırkçılığıdır'.
Bu metaforik anlam biraz sonra belirteceğim biçimde
ayrıntılandırılmalıdır.
'Kan' ile algıladığımız tamamen bir bireyin (bireyden hareketle toplumun) 'düşünsel
yapısını' oluşturan etkilerin toplamıdır. Bunun kalıtsal (kuşaktan
kuşağa aktarılan) boyutları olduğu gibi sonradan edinilen
boyutları da vardır (hayır diyen: 'proleter kanı emek ve alınteridir'
veya 'kapitalizmin kanı her ülkede aynı renktir, milliyeti yoktur'
gibi cümleleri açıklayamaz :) ). Yani 'kan' bulanik (fuzzy)
eşdeğerlik kümelerine olan 'aidiyet' (membership degree) lerin bir
birleşim (vektörü) dur. Çok mu teknik oldu? Eh,
biraz öyle. Basit bir örnek verecek olursak 'İtalyan kanı'
dediğimizde (kasten 'Türk' kanı ile örneklendirmiyorum) şu
kümelere üyelikten söz edebiliriz.
/deniz ülkesinden
olmak/akdenizlilik/hıristiyan/büyük imparatorluk
geçmiş olmak/avrupalılık/sömürgeci geçmişi
olmak/yemekte ekmek yemek/yemekte şarap içmek/ekonomisi
güçlü olmak/yaşamdan zevk akmak/çocuğun
ebeveyne mutlak tabiyeti/gündelik yaşamda dini
ölçütlerin etkisi/ ....
Ve daha herhalde birkaç yüz 'eşdeğerlik kümesine'
'üyelik dereceleri' ile tarif edebiliz ('İtalyan kanı' kavramını).
Bu noktada iki şeyi belirtelim:
- (bulanik mantık) aşinası olmayanlar için söyleyelim:
Şüphesiz bu kümelere üyelik 1/0 biçiminde
değildir. Sırf bir örnek vermek için, diyelim ki
'İtalyanlarda' 'çocuğun ebeveyne mutlak tabiyeti' 0.4, işte
'Amerikalılarda' 0.1, 'Japonlarda' 0.7, 'Yahudilerde' 0.75 falan
olacaktır (sayıları sağduyu ile atmaya çalıştım... çok
kafayı takmayın)
- Toplumun içindeki bireylerin farklılığı tabii ki
istatistiksel kavramlarla modellenecek. Yani ağırlıklı bir ortalamadan
söz edeceğiz.
Yani yukarıda tarif ettimiz vektörün toplumun ağırlıklı
ortalaması olduğunu savlayabiliriz. Hatta, "farklılığın yeğinliğini"
(diversity), dağılımın 'yayvan' (spread/condense) olmaklığı (hani
standart sapma ile hepimizin anladığı kavram) ile nicelleştirebiliriz.
Tahmin edeceğiniz üzere 'Kanın kirleniyor/bozuluyor' olması
biçimindeki yorumlar kafataşçı olmayan biçimde
algılandığında 'ortalamanın zaman içinde kayması' anlamında
olacaktır. Şimdi, bu varsayımla iki toplumun 'kan benzerliğini'
tanımlamak mümkün. Kümelerin "o toplumdaki önemi"
üzerinde ağırlıklandırılmış herhangi bir tür metrik işi
görecektir. (tabii bu ağırlıklandırmayı her toplum için
ayrı ayrı tartışıp belirlemek gerekecek).
Sonuçta, ana amaç: toplumların 'önemli saydıkları'
kümelere üyelik derecelerindeki ciddi farklılıkların 'kan
benzemezliği' sonucu vereceği bir metrik oluşturmak. Bu yaklaşımla
düşmanlıkları da nicelleştirmek olanaklı. Örneğin 'Ermeni
soykırımı olmuştur' konusunda toplum ortalamalarının birbirine
yakınlığı (veya daha önemlisi uzaklığı) hem Ermeni hem Türk
toplumu özelinde önemli olduğundan bu 'kan benzemezliğine'
yol açacaktır. Öte yandan Ermenistan ile aynı yargıda
bulunan ('Ermeni soykırımı olmuştur' diyen) örneğin 'İtalya' ile
daha düşük bir 'kan benzemezliği' ne yol açacaktır.
Çünkü İtalyan toplumu bakımından 'Ermeni soykırımı
olmuştur' kümesine üyelik önemli değildir. Yine bu
nedenle 'Türkler' 'Ermenileri', 'İtalyanlara' göre daha fazla
'farklı kan' olarak addedeceklerdir. BU
ARADA "KAN" MUHABBETİNİN TEK
SÖZCUK İLE 'BAYDIĞINI' FARK EDİYORUM. BU RAHATSIZLIK, ASLINDA VAR
OLAN "ÖNEMLİ" BİR KAVRAMA (YUKARIDAKİ ANLAMI İLE TOPLUMLARIN
BENZERLİK/BENZEMEZLİĞİNİN SÖZ KONUSU OLDUĞU VE
BİRAZDAN "YAKINLIK" ÖLÇÜTÜ TANIMLAMAMIZI
SAĞLAYACAK KAVRAMA) TARİHSEL NEDENLERLE, "KAN" GİBİ FARKLI (VE İLKEL)
ÇAĞRIŞIMLARI OLAN, BUNDAN ÖTÜRÜ DE YANLIŞ
İLİŞKİLENDİRMELER TAŞIYAN BİR "METAFORUN" KARŞILIK
TUTULMASINDAN GELİYOR.
Evet, şimdi bir adım daha ilerleyelim ve şunu savlayalım:
"Toplumlar
konjonktürün getirdiği çıkar değerlendirmeleri
(olumlu/olumsuz) bir tarafa bırakılırsa temel olarak
yukarıdaki ölçütü ile 'yakın kan' değeri veren
toplumlara kendilerini yakın hissederler/severler vs, 'farklı kan'
değeri verenlerden de 'hazzetmezler' ".
İşin ilginci bu önem
atamalarındaki asimetri iki toplumun 'yakınlık' değerlerininin
asimetrik olmasına da pek ala neden olabilir. Şöyle bir
düşünün, örnekler bulacaksınız!!!
Son olarak şunu da belirtelim.. dikkatli bakarsanız, aslında bireylerin
ortalaması üzerinden tanımladığımız ve topluma mal ettiğimiz bu
vektörel büyüklük ve önem ataması 'modeli',
aslında birey-birey ilişkisi için de geçerli. Kendinizi
kime 'yakın' hissediyorsunuz? Neden yakın hissediyorsunuz? Neden A ile
arkadaşlık ediyorsunuz da B ile değil! Neden XXX partisini, YYY
gazetesini kendinize yakın buluyorsunuz?