Balo Maskesiz Olsun!...
A. Taner KIŞLALI - Cumhuriyet, 27 Ocak 1999 (Ben
Demokrat Değilim )
Kimileri "ortaoyunu"nu maskeli
balo ile karıştırıyor.
Ortaoyunu güldür güldür, bu güldürmüyor...
Maskeli
balonun bir gizemi vardır, bu ise sadece çirkinlikleri gizliyor.
Kimileri
maskelerin ardındaki gerçeği bilmiyor.
Kimileri ise bildiği halde
susuyor.
Ya çıkar gereği... Ya da korkudan!
Balo maskesiz olmalı ki, kimin
kiminle dans
ettiği bilinsin... Maskeler inmeli ki, o maskelerin ardındaki
suratları beğenmeyenler, aldatılmaktan kurtulsun!
* * *
Önce, bir
romancımızın son kitabının 50 bin adet basıldığı yazıldı. Arkasından kısa sürede
100 binlik bir satışın gerçekleştiği açıklandı.
Derken, çıktığı günden beri
ikinci cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen gösteren Aktüel dergisi, romancıyı
Türkiye´nin "bir numaralı aydını" ilan etti.
Bu romancımızın adı Orhan
Pamuk´tu!
Ben bu ÿ"Büyükÿ" (!) yazarımızın bir romanını okumayı denemiştim.
Başladığım şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın,
bitirememiştim.
Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir
deneye girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya gelmeden havlu
atmak durumunda kaldım. Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydığım
isimlerin bu yazarla ilgili oldukça ağır eleştirilerini anımsadım. Ama
beğenenlerin de "beğenme hakkı"na saygı duydum. Ta ki... Bir okurum "Kara
Kitap"ta gizlenmiş bir bölüme dikkatimi çekinceye kadar... "Çocukluğunda kız
kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah" gibi bir anlatım vardı bu
bölümde!
* * *
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, "Müdafaa-i Hukuk"
adlı çok değerli aylık bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin
Aralık 1998 sayısında, Prof. Fahir İz´in bir incelemesi yayımlandı:"O.
Pamuk´taki Atatürk Anlayışı..." Meğer benim artık okumayı denemediğim
kitaplarında daha neler varmış! İşte birkaç örnek:
"Sonra kasaba alanına
dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
" Atatürk
kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet etmiş olmanın
güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk´ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne
büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu
havasına girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta,
tam sekiz yerde ve " hiç gerekmediği halde" Atatürk´e sataşıldığını saptamış.
Şöyle diyor: "Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi
ruhsal gereksinimleri tahmin edilmemiş olur!"
Kim bilir, belki de Orhan
Pamuk´un " en birinci aydın" ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkısı
olmuştur!
* * *
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı
duymuşumdur... O düşüncelere karşı olsam bile!
Ama o yürekliliği
gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara... oraya buraya "bityeniği"
sokuşturanlara... hep tiksinerek bakmışımdır. Bunu hep zayıf bir kişiliğin,
zavallı bir ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür. Oyun maskesiz
oynanmalıdır! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm "gerçek
aydınlar" görev saymalıdır! Ve de Pamuk adlı yazarı, isteyen okumalı, isteyen
sevmelidir... Ama ne olduğunu, kim olduğunu bilerek!.. Maskenin arkasındaki
gerçek yüzü görerek!...